100'üncü Yıl Üniversitesinde sivil girişim

-
Aa
+
a
a
a

Hülya D. Demircan: Yeni bir programda yine birlikteyiz. Ayşe Yüksel konuğumuz. Tekrar hoş geldiniz Ayşe Hanım. Bugün artık Van’dan konuşalım diyorum.

 

Ayşe Yüksel: Geçen hafta sıra gelmemişti Van’a. Önceki programımızda sizinle uzun uzun Anadolu’daki çalışmalarımızı konuşmuştuk. Bu çalışmalar tabii ki beni Anadolu’da sürekli yaşayabilme konusunda güçlü kıldı diye düşünüyordum ama buradaki işlerim nedeniyle bunu düşünmemiştim daha önce. Ama Van 100'üncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesinde Halk Sağlığı Ana Bilim Dalında hiç hoca olmadığını öğrendim. Bu çok acıydı. Bir fakülte düşünün; bir ana bilim dalı var ama o ana bilim dalında hiç öğretim üyesi yok. Bu benim içimi acıttı açıkçası. Bununla birlikte, çağdaş bir üniversite yaratmak isteyen rektör, Sn. Yücel Aşkın seçilmişti. Sn. Aşkın’ın da desteğe ve ekibe ihtiyacı vardı. Bu anlamda çağrıda bulunmuştu. Bu çağrıyla benim içimdeki acıyı buluşturduğum zaman, Van’a gitmeye karar verdim. 21 Haziran 2001’den beri Van’da yaşıyorum.

 

Oraya gidiş amacım tıp fakültesi öğrencilerine “koruyucu hekimliği” öğretmekti. Onlara “koruyucu hekimliği” öğretirken, çağdaş bir hekim olabilmeleri için gereken başka değerleri de verebilmeyi istemiştim. Oraya gidince, öğrencileri, üniversiteyi ve Van’ı tanıdığım zaman, yapacak çok işimizin olduğunu gördüm. Öğrencilere yönelik birçok çalışma hayal ettim, düşündüm ve beni destekleyen arkadaşlarımla birlikte bunları gerçekleştirdim.

 

Bunlardan bir tanesi, üniversitemize kaydolmaya gelen öğrenciler, dört yılını geçirecekleri Van’ı ve kayıt işlemlerini nasıl ve hangi ortamda gerçekleştireceğini bilmiyor. Rektörümüz ve birçok öğretim üyemizin desteğiyle, 2001 yılında üniversitemizi kazanan 500 öğrencimize yönelik “kayıt şenliği” düzenledik.

 

HD: İzninizle araya girmek istiyorum. Anlattıklarınızın bana çağrıştırdıklarını sizinle paylaşmak istiyorum. Bu programda şimdiye kadar, “Gönüllülük ve Sosyal Sorumluluk” çalışmalarını STK ya da bazı özel sektör kuruluşlarının ilgi alanlarında olan bir konu olarak ele almıştık. Oysa, anlattıklarınızdan anlıyoruz ki, gönüllülük ve sosyal sorumluluk, mesleğiniz, kurumunuz veya pozisyonunuz ne olursa olsun, içinizde duymanız, hissetmeniz gereken bir kavram. Öyle değil mi?

 

AY: Mutlaka. Coşku, heyecan ve sorumluluk olmadan hiçbir gönüllü çalışmayı gerçekleştiremezsiniz. İşte biz de,o yıl 40 kişilik bir ekip ile 5000 öğrencimizi bir hafta boyunca ağırladık.

 

HD: Üniversitenizin öğrenci sayısını öğrenebilir miyim?

 

AY: 16.000 öğrencisi, 10 fakültesi, 15 MYO bulunmakta; her yıl yaklaşık 4500-5000 öğrenci üniversitemizi kazanmaktadır.

Biz bu ekip ile gerçekleştirdiğimiz iyi bir organizasyonla gelen öğrencilerimizi (genellikle karayolu ile geldikleri için) Van Otogarı’nda karşılıyoruz. Bu sene de daha geliştirerek bu organizasyonumuzu yapacağız. Gelen öğrencilerimize “hoşgeldin çayı” ikram ediyoruz. Bilgilendirdikten sonra, otobüslerimizle kampüsümüze taşıyoruz. Kayıt işlemleri ve yurtlara kaydolmalarına yardımcı oluyoruz.

 

Öğrencilerin giyim ve yiyecek sıkıntısı

 

HD: Türkiye’de bir benzeri var mı?

 

AY: Var. İstanbul Üniversitesi’nde... İstanbul Üniversitesi’ndeki deneyimi buraya taşıdım. Ben 2,5 yıl önce Rektör Yardımcısı oldum. Artan yetkilerimle, bu yıl üçüncüsünü yapacağımız “kayıt şenliği”ni daha da geliştirdik. Gönüllü öğretim üyelerimizle oluşturduğumuz zengin bir programla öğrencilerimizi karşılayacağız.

 

HD: Üniversite özelinde gerçekleştirdiğiniz bu önemli uygulamanın yanı sıra, iki yıldır, Van ilinin sosyal hayatında ne gibi eksiklik ve olumlu gelişmeleri gördüğünüzü sorabilir miyim?

 

AY: Öğrencilerimizin hemen hemen hepsi kırsal alan çocukları, onlar tercih olarak Van’ı seçiyorlar. Daha kolay yaşam olduğu için. Bu nedenle sosyal yaşamları neredeyse yok. Bu çocuklarımız yaz tatillerinde çalışarak, kendi eğitim masrafları için para biriktirerek, kendi kendini okutan çocuklar. Dolayısıyla yaz dönemlerinde de bir sosyal yaşamları yok. Herkesin eğlenmeye, dinlenmeye gittiği yerlere onlar çalışmaya, para kazanmaya gitmek durumundalar. Orada kazandıkları ve biriktirdikleri çok az miktarda para ile Van’a geliyorlar ya yurtta ya da kiraladıkları evde yaşama başlıyorlar. Ama o kazançları o kadar az ki, iki ay sonra tükeniyor. İki ay sonra çocuklarımızın elinde hiçbir şey kalmıyor. Hemen hemen hepsi başbakanlık bursu ve öğrenim kredisi ile yaşamlarını sürdürüyorlar, öğrenim hayatlarını devam ettiriyorlar. O da olmasa çocukların hiçbir geliri yok. Böyle olunca giyim kuşam sorunları var, yeme içme sıkıntıları var, sosyal yaşama girme sıkıntıları var, derslerini çalışmak için gerekli kaynak sıkıntıları var. Sıkıntıları inanamayacağınız kadar çok. İşte bu öğrencileri tanıdıkça, onların bu sıkıntılarına çözümler üretmeye başladık. Bir tanesi; öğrencilerimizi giyim ile ödüllendirmek oldu. İstanbul’daki gönüllü bir giyim firması bize sürekli destek veriyor.

 

HD: Adını vermek ister misini?

 

AY: Onlar istemiyorlar adlarının verilmesini.

 

HD: Gerçekten gönüllü demek ki.

 

AY: Sağ olsunlar bize kamyon kamyon giysi gönderiyorlar. Ondan önce üniversitede bir giysi odası hazırladık. Bildiğimiz giyim mağazaları gibi. Giyinme kabini olan, aynaları, rafları olan. Bu gelen giyimleri öğrencilerimizle birlikte gönüllü diğer arkadaşımla öğrencilerimiz için giyimleri raflara ayırıp askılara yerleştiriyoruz. Ondan sonra fakültelerin sınıflarını davet ediyoruz program dahilinde. Öğrenciler geliyor giyim evine, biz onlara bir şey sunmuyoruz. Ne isterse giyerek, deneyerek alabiliyor.

 

HD: Yani bir hibe görüntüsü değil.

 

AY: Tabii ve burada yoksul, fakir ayrımı yapmadan her öğrenciye bunu yapıyoruz. Tabii böyle olunca biraz yavaş ilerliyorsunuz. 2867 öğrenciye toplam 6000 parça giysi armağan ettik. Böylece çocuğumuzun ovanın kışında su alan ayakkabısı yerine su almayan botu olabiliyor, sırtına giyebileceği kabanı olabiliyor. Bunu sağlıyoruz iki yıldır. İki yıl içinde 6000 çocuğumuzu giydirdik ama geride 10.000 çocuğumuz var. Bu sene daha hızlı yöntemler geliştiriyoruz. Çünkü biz de bu çalışmalar içinde birçok şeyi öğreniyoruz. Bu belki Türkiye’de ilk defa bizim üniversitemizde gerçekleşiyor. Sürekli açık olan bir giyim evi. Öğrenci ihtiyacı varsa hemen başvurabiliyor.

 

HD: Suiistimal edilmiyor mu?

 

Van'da yaşayıp Van Müzesini görmemiş çocuklar

 

AY: Çok edildiğini zannetmiyorum. Çünkü çocuklarımızın hepsinin gereksinimi var. Arada edilse de çok önemli değil. O da bizim öğrencimiz diye düşünüyoruz. Yine öğrencilere burs bulmaya çalışıyoruz. Hiçbir üniversite öğrencisine burs veremeyeceğimizi düşündüğüm günlerde önce kendim başladım bir öğrenciye burs vermeye, sonra yakın çevremi bu işe konsantre ederek bu gelişti. Geçtiğimiz yıl 164 öğrenciye biz her ay 50 milyon lira burs ödeyebildik. Bu çok önemli bir rakam. İlk gittiğimiz sene burs verebildiğimiz çocuk sayısı sıfırdı. Bunun için zaman zaman basın aracılığıyla duygularımı, orada yaşadıklarımı duyuruyorum. Bunu okuyan birçok duyarlı yurttaşımız bizi aradı. Öğrencilerimiz için burs vermeye başladı. Onları tanımıyoruz. Sadece aramızda gönül bağı var. Bu öğrenciler burslarına devam ederek biraz daha soluk almaya başladılar.

 

HD: Peki Van’dan katılım var mı burs vermek için?

 

AY: Van’dan katılım tabii ki var. Ama o kadar çok değil. Kaynaklar daha çok İstanbul’dan.

 

HD: Peki Vanlı olup İstanbul’da yaşayanlardan burs aldığınız var mı?

 

AY: Onlardan henüz yok. Tıp fakültesinde 300 öğrencimiz var demiştim geçen programımızda. Bu öğrencilerin ¼’üne burs veriyoruz. Dolayısıyla ben bütün öğrencilerimi tanıyorum. Sadece tabii burs ilişkisi olarak değil, burs vermediğimiz öğrenciyle de birebir ilişki içindeyiz. Bu öğrencilere ayda bir kere konferanslar düzenliyoruz, kültürel yönlerini zenginleştirmek için. Van’da devlet tiyatromuz var bir tane. Hem Van Tiyatrosunun oyunları hem de turneler geliyor. Sağ olsun devlet tiyatrosu yöneticileri öğrencilerimize ücretsiz oyun izletiyor. Yine her oyunda 4 kişilik bir kontenjanımız var. Geçtiğimiz yıl yaklaşık 200 öğrencimiz ücretsiz oyun izleyebildi. Onları sinemaya götürüyoruz. Piknik gibi, Van’da yapabileceğiniz etkinlikler düzenliyorsunuz.

 

HD: Peki 200 dediniz. Sayı çok düşük, ilgi mi bu kadar, bu kadar kişiye mi yapılabiliyor?

 

AY: Bu proje başladığı zamandan itibaren her oyuna 4 kişilik kontenjan ayrılabildi. O kadar oldu.

 

HD: Yani ilgisizlik değil.

 

AY: Değil. Bu çocuklarımızın birçoğu tiyatro ile ilk defa tanıştılar, tiyatroyu ilk defa izlediler. Bu nedenle bunlar çok önemli. Bu çalışmalarımız hep öğrenciye yönelik devam ediyor ama üniversite öğrencilerinin dışında da ilk ve orta öğretim öğrencilerine yönelik çalışmalarımız var. 100’üncü Yıl Üniversitesinin ÇYDD Van şubesi işbirliği ile gerçekleştirdiği bir yoksul mahalledeki ilköğretim okulunda 30 çocuğa yaz okulu projesiydi, ki çocuklar o program bittiğinde neredeyse ağlayarak ayrıldılar. Onlar da Van’da yaşamalarına ve ortalama 10 yaşlarına gelmelerine rağmen Van Müzesini görmemiş, Van Kalesine çıkmamışlar, hiç sinemaya gitmemişlerdi. Onları da bu anlamda ödüllendirdiğimiz çalışmalarımız oldu. Şimdi bir hayalimiz var. Belki Açık Radyo dinleyicileri de 100’üncü Yıl Üniversitesini bu anlamda destekleyebilir. Bu yıl Cumhuriyetimizin 80’inci yıl dönümü. Büyük bir coşkuyla biz bunu kutlamaya hazırlanıyoruz. Ve benim içimden geçen bir hayal; Van’dan hem ilköğretim lise, hem de üniversite öğrencileri olmak üzere, Van halkından olmak üzere 100 otobüs Anıtkabire götürmek. Bu çok çok anlamlı olur diye düşünüyorum ama, bir otobüsün maliyeti sadece 2-2.5 milyar tutuyor. Buna destek olabilecek, duyarlı, M. Kemal Atatürk’ü gerçekten çok seven, yüreğinde hisseden yurttaşlarımız olur diye düşünüyorum.

 

HD: O zaman ne yapması lazım ilgilenenlerin.

 

AY: İlgilenenlerin Van 100’üncü Yıl Üniversitesini ve beni arayabilir. Telefon 0432 225 17 39, eposta ayseyuksel_van@yahoo.com  Beni arayabilirler. Bununla birlikte tabii o hafta içinde öğrencilerimize yönelik yine kültürel ve eğlence boyutuyla, Cumhuriyeti çok coşkuyla yaşatacağımız programlar yapmak istiyoruz.

 

HD: Bu konuda yaptığınız ön çalışmalar var mı? Ola ki maddi fayda sağlayamayabilir ama belki, bedensel ve fikirsel destek verebilecek kişilere de ihtiyacınız var mı?

 

Kızlarda eğitim hevesi

 

AY: Tabii onlar da arayabilir, projelerini bize sunabilirler.

 

HD: Peki Ayşe Hanım, anladığım kadarıyla Van’da üniversite çok önemli bir yere sahip. Van’ın bahsettiğiniz örnek dışında üniversite ile ilişkisi nasıl? Çocuklara destek veriyoruz dediniz ama Van halkı ile üniversitenin ilişkisi nasıl?

 

AY: Üniversiteler bulundukları toplumu aydınlatan çok önemli dinamiklerdir. Ama ne yazık ki bu Van’da 100’üncü Yıl Üniversitesinde çok olumlu anlamda gerçekleşmemiş. Hâlâ üniversitemizin Van için yapabileceği çok iş var. Ama yapamıyor. Bu anlamda ben üniversite mensubu olarak sorumluluk hissediyorum. Bu sorumluluğumuzu daha fazla yerine getirmeliyiz diyorum. Ne yazık ki tam anlamıyla gerçekleşmemiş. Ama siz de tanıyorsunuz. Doç. Dr. Mustafa Sarı hocamız var. Van’da çok önemli bir değere sahip çıkıyor. Öğrencileriyle birlikte İnci Kefaline sahip çıkıyor. (Bkz. "Vanlıyı ve balığını kurtaran, sivil girişim") Yine Ziraat Fakültesinde, Veteriner Fakültesinde Van halkına yönelik destek veren, onların eğitimine, ekonomik kazançlarına katkıda bulunan projeler var. Ama bunların hiçbiri yeterli değil diye düşünüyorum. Üniversitenin bütün kapıları halka açık olmalı, halk üniversitenin içinde yer almalı. Biz üniversite mensupları her an Van’ın en uzak yerlerinde olmalıyız, halkımızı aydınlatmak için. Eğer biz aydın isek zaten böyle olmak zorundayız. O nedenle ben 100’üncü Yıl Üniversitesinin Van’la bütünleşmesini tam anlamında yeterli bulmuyorum. Eksiğimiz var ama biz bu eksiği kapatmak için heyecanlıyız.

 

HD: Üniversitenin dışına çıkıyorum müsaadenizle. Van’ın sosyal hayatı ve sivil inisiyatif hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

AY: Van geçmişte, bunu Van’ın yerlileri daha iyi anlatıyor bize, çok sosyal bir yer. Vanlılar sosyal yaşamı çok seviyorlar ama göçlerle, hem Van’ın içindekilerin Van’ı bırakmaları hem de terör bölgelerinden Van’a göçlerle bu denge biraz dağılmış, bozulmuş. Şu an ne yazık ki Van’da hâlâ büyük oranda eğitim sıkıntısı var. Van Valiliğinin ifadesine göre yaklaşık 50.000 kız öğrenci okul çağında olup okula gidemiyor. Okuma yazma bilmeyen kadınlarımızın oranı çok fazla. Biz yine bu anlamda çalışmalar yapıyoruz. Hem dernek olarak hem de üniversite olarak. Örneğin üniversitemizde El Sanatları Merkezi var. El Sanatları Merkezinde yine öğretim üyeleri eşliğinde Vanlı genç kızlarımız halı, kilim, battaniye dokuyorlar; Van’ın dokumalarını yaşatmak için. Hem para kazanıyorlar hem de bir sosyal yaşamın içinde yer alıyorlar. İşte bu kızlarımızın hemen hemen hepsi okuma yazma bilmiyordu. Biz üniversitede onlara okuma yazma kursu açtık. Okuma yazma kursuna gitmek koşuluyla kilim dokumasına izin veriyoruz. Böylece onların okuma yazma öğrenmesine katkıda bulunuyoruz.

 

Bu tür çalışmalar o kadar hızlı duyuluyor ki hiç tanımadığım bir köyden bir hanım beni telefonla arayabiliyor. “Ben 32 yaşındayım, hiç okula gitmedim, ben okuma yazma öğrenmek istiyorum, ben dışarıdan ortaokulu, liseyi bitirmek istiyorum, ne olur bana yardımcı olun” diye haykıran kadınlarımız var. Bunlara toplumsal sorumluluk hisseden her vatandaşın el uzatması, “bana ne” demeden destek vermesi gerekiyor. Böylece bu sayılar çoğalacaktır. Örneğin Van’ın Muradiye ilçesinde Açık Öğrenme Merkezi var ve burada 900 tane okul çağını geçmiş genç kızımız yeniden okul eğitimlerini tamamlamaya çalışıyorlar. Bu mucize bir şey.

 

HD: Muradiye’nin nüfusu ne kadar ki?

 

AY: Muradiye’nin 50.000 nüfusu var ama Türkiye’de bir ilçede ve bir kızla başladı bu proje üç yıl önce. Bugün 900 kız öğrenci ilköğretimi tamamlıyor. Orta okula, liseye gidiyor. Bunlar kendi içlerinde kendi yaşam öykülerini tiyatro olarak yazıyorlar, oynuyorlar. Sonuçta Türkiye’de gerçekten kadın ağırlıklı bir eğitime heves başladı. Herkesin de desteklemesi gerekiyor. Kalkınma da biz kadınların sayesinde olacak diye düşünüyorum.

 

HD: Ben de öyle düşünüyorum.

 

AY: Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

 

HD: Ben de çok teşekkür ediyorum Ayşe Hanım. Sevgili Açıkradyo dinleyicileri, bir program daha su gibi akıp gitti Ayşe Hanımla beraber. Hepinizin yapabileceği mutlaka bir şey vardır. İlla Van’a gitmek gerekmiyor. Yeter ki isteyin ve araştırın.

 

(Açık Radyo'da yayınlanmıştır. Deşifre eden: Kevser Yavuz.)